Şiirler-2
ANIMSAMAK
KUŞLARI
çatıların üzerinde yürürdü serçeler
kanatlarından günışığı dökülürdü
ciğerleri sökülür gibi öksürürdü
yokuşa vurdukça erkenci işçiler
ekmeğinin yanına güneşi koyup
usulca bakkaldan çıkan çocuk
bir çift kanat açardı köşede
ben dönerdim geceyarılarında
üstüm başım çatışma
içinde
sardunyaların arasında pencerede
sen taze bir badem gibi dururdun
beni her sabah böyle vururdun
çekip gözlerine mahmur bulutu
günaydın derken salt dudaktın
biri seni mutlaka öpüyordu
bana mı öyle geliyordu
sen mi çok ufaktın
saçlarında miniminnacık papatya
ardında çiçek bahçesi
ayıp bir söz gibi yürürdün
gözlerimi alıp götürürdün
körleme kalırdım
gidişini görüp de dönüşünü beklememek olur mu
beklerdim tahtaya gömülen çiviler gibi
bluzunun altında kanatlanan çifte kumruyu
biraz köylü biraz burjuva
sanırım kalçalarından almıştı
o felaket huyu
kimdin neydin neciydin
benim fikrim yoktu
senin yaşın ve korkun
kimi vakit konuğu olurdun
duvar diplerinde kalleş
ölümlerin kokladığı evimin
tomurcukları patlayan bir dal gibi gülerdin
kahve içtiğimiz fincana
pencereye kilime duvara
tabakta dilimlenmiş elmaya
çın çın mavi saçılırdı
en olmadık yerde eteğin açılırdı
aklım karışırdı
ne mümkündü görmemek hissetmemek
incecik parmaklarında aşkla tüterdi
değer değmez dudaklarına
bütün sigaralar erkekti
sen hep oralardaydın
küçük hoş görüntülerinle
ben yüzümü rüzgara verirdim
saçımın her telini uzak mavilere götüren
denize dönerdim sonra
sırtında dalgalar yürüten
terim soğurdu
bir köpek namlu ensekökümde dururdu
işkence şuradaydı cezaevi burada
yürürlerdi benimle yürüsem
uzansam yatarlardı yanıma
onlar benim gölgelerimdi
bir önüme düşerlerdi
bir ardıma
kapandı üstüme geceyarıları
polisler sürüklüyordu beni
kent boydanboya susuyordu
bulvarda bir ağaç
gürültüyle kusuyordu
kapandı üstüme geceyarıları
sen yoktun
okul arkadaşlarımın adını
telefon numaralarını sinema kapılarını
öptüğüm ilk kız gibi
içtiğim ilk sigara ilk içki
çıktığım ilk afiş gecesi gibi aklımda tuttum
bir senin adını
adını unuttum
BEKLEYİŞ
gül diyorum
yoksul acıların gölgesinde
güllerin solsun istemiyorum
ay diyorum sonra
ay n'olur
bir vaktinde gecenin
yaraların açsın istemiyorum
hangi sevda vurmuş seni
hangi delikanlı
gönlüne
salvo bakışlarla...
soramam
zeytin karası gözlerini
yoluma yatırma
dayanamam.
SICAK SAKLAYIN GECELERİMİ
geçici ayrılık benimkisi
ilkyaz çiçeğine gebeyim
ağıtlar yakmayın adıma
ben ölmedim ölmeyeceğim
sıcak saklayın gecelerimi
karlar altından çıkıp geleceğim
düşlerinizin
ateşinden
ılık bir rüzgar gibi eseceğim
demlice bir çay koyun üstüne
aç çocuk gibi besleyin sobayı
nasıl tütüyorsanız gözlerimde
öylece tütsün buharı
uzunca serin yatağımı
boyunca uzansın ayağım
el aman deyince gece
usulca kıvrılır yatarım
can canım canlarım
hazır mı koynunuzdakı yerim
gün olur gecikmiş çocuk gibi
bağıra çağıra gelirim
|